Haberler
SAYIN PROF. DR. UMAY TÜRKEŞ GÜNAY KONUŞMA METNİ
- 09-06-2021_05:45:52
20. yüzyılda pozitif bilimlerde olduğu gibi sosyal bilimlerde hem çeşitlenmiş hem de hızlı bir gelişme göstermiştir. Gelişmiş ve dünyayı yöneten devletler hem kendi halkları hem de yönettikleri diğer halklarla ilgili politikalarını belirlerken sosyal bilimlerin tespit, yorum ve önerilerinden yaralanmaktadırlar. Sosyal bilimler içinde bu açıdan en ilgi çekici olanı folklor bilim dalıdır. Önceleri farklı olana duyulan ilgi ile başlamış adetler, gelenekler, masallar, efsaneler. Halk şarkıları gibi ürünler derlenerek değerlendirilmiş ve etnografyanın kullanmadığı malzemeleri inceleyen bilim dalı diye tanımlanmıştır. Çalışma alanı genişledikçe tanımı değişmiş ve bu süreçte bu bilim dalının adı konmamıştır, dünyada meydana gelen siyasi değişikliklerle güçlenen Batı ülkelerinin sömürgeleri çoğaldıkça sömürge halklarının kültürlerini tanıyarak bu halkları daha etkili yönetebilmek üzere çalışmaları hızlandırmış ve bu bilim dalına folklor/ halkbilimi adı verilmiştir. Sanayi devriminin hızlanmasıyla fabrikasyon olmayan ve yeni düzende terk edilen maddi ve manevi her türlü kültür ve icra bu bilim dalının araştırma alanına dahil edilmiştir. Teknolojinin de kendi kültürünü yarattığı görülünce geleneksel kültürün yanında popüler kültür de folklor çalışmalarına dahil olmuştur. Bu bilim dalı dinamik bir süreç içinde gelişmiş ve insanlık tarihi açısından çok önemli sonuçlara ulaşmış ve ulaşmaktadır. Folklor adı altında derlenen malzemeler ve olgular, bir halkın, bir milletin hafızasını ve kültürünün bütününü ihtiva eder. Bu sebeple bu birikimde bilinçaltı ve bilinç üstü kültür kod ve şifrelerini tespit etmek mümkündür. Bu şifre ve kodları biyolojik DNA’lar gibi algılamak gerekir. Devletler bu bilgileri kullanarak hem kendi halklarını hem de diğer halkları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilmektedirler. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ise maddi- manevi yeterli alt yapıya sahip olmayan araştırıcılar el yordamıyla, kendi çabaları ve yetenekleri ölçüsünde Batı’yı izleyerek yol almaya çalışmaktadırlar. Nitelikli veya niteliksiz yapılan çalışmaları değerlendirip bu tespitleri yorumlayacak, çıkarımlar yapacak ve yönlendirecek, bütün üstünden teoriler, hipotezler ve ihtiyaca göre yeni metotlar üretecek mekanizma ve kurumlarımız maalesef yoktur. Bugün ben bu sebeple genç akademisyen adaylarına altyapı konusunda bazı önerilerde bulunmak istedim. Ziya Gökalp, Hilmi Ziya Ülgen. Şerif Mardin, Mümtaz Turhan, Erol Güngör ve benzeri diğer bilim adamları gibi ufuk açıcı Türk kültürü ve hayatını anlamlı çözümlemelerle değerlendiren bilim insanı olmanın birinci şartı; eleştirel ve stratejik düşünme yöntemini öğrenmek ve uygulamaktan geçmektedir. Maalesef, içinde yetiştiğimiz Türk Kültürü’nde eleştirel ve stratejik düşünme birikimi yoktur. Eleştiri, peşinen doğru kabul edilen bir örnekle önümüzdeki örneğin karşılaştırılması diye anlaşılmaktadır. Bu yaklaşımla yeni açılımlara ulaşmak mümkün olmaz. Eleştirel düşünme; önyargıların, varsayımların, sunulan her türlü bilginin sınandığı ve değerlendirildiği, farklı yönlerinin ve sonuçlarının tartışıldığı ve sonunda karara varmayı hedefleyen bir düşünce biçimidir. Stratejik düşünme; tutarlı bir şekilde farklılık yaratabilme yeteneğidir. Eleştirel düşünce olmadan stratejik düşünce olmaz. Bir problemle karşılaşıldığında o problemi oluşturan farklı unsurları belirleyebilmek, bunlara farklı ağırlıklar verebilmek, bu unsurlardan çözüme etkisi olabilecek ve olamayacak olanları ayırt edebilmek, sonuca etkisi belirlenemeyenler için belirsizliği kabul etmek eleştirel düşüncenin ilk adımıdır. İkinci adım, problemin çözümü için yeterli bilgiye sahip olunup olunmadığını anlamak, bu eksikliğin nasıl giderilebileceğine ilişkin çıkarımlar yapabilmek ve bilgi eksikliğini gidermek için sorgulamaktır. Üçüncü adım ise, sunulan bilgiyi anlamak için teorik modeller hakkında bilgi sahibi olmak ve sunulan bilginin varsayılan modelle uyumlu ve uyumsuz kısımlarını değerlendirmektir. Dördüncü adım, sunulan bilginin ve teorik modeli oluşturan kavramların açık tanımlarının tüm üyeler tarafından paylaşıldığından emin olmaktır. Beşinci adım, sunulan bilgiden çıkarımlar yapabilme yeteneğidir. Bu beceri sunulanın ötesinde bilgiye ulaşabilmeyi ve tutarlılık testlerinin gerçekleştirilmesini de sağlar. Altıncı adım, sunulan bilginin değerlendirilmesinde farklı seçenekleri tartma ve değerlendirme sürecinde akılcı kıstaslar kullanmaktır. Değerlendirme kriterleri konusunda fikir birliği yaratılmadan ortak bir karar almak mümkün olamaz. Yedinci adım ise, kararı oluşturan gerekçelerin ne kadar güçlü olduklarını değerlendirebilmektir. Varsayımlardan, gerekçelerden ve çıkarımlardan elde edilenlerin karar için yeterli olup olmadığını değerlendirebilmek eleştirel düşüncenin önemli adımlarından biridir. Eleştirel düşünce yapısına sahip kişilerin bir takım ortak özellikleri vardır. Eleştirel düşünebilenler planlı düşünme ve çalışma düzenine sahiptirler. Diğer taraftan, bu nitelikteki insanlar esnek oldukları için yeni fikir